Karay Türkleri
Sovyet istatistiklerinde 1979’da 3341 fert olarak verilen nüfusları, 1989’da 2803 ferde düşmüş görülmektedir. Daha önceki istatistiklerde 6000 olan nüfuslarının her geçen yıl azalmasına asimilasyon (erime) ve bir miktarının yurt dışına göçü ile izah edilebilir. 1945 yılı, yani Alman işgalinden önce Kırım yarımadasında bilhassa Yevpatorya bölgesinde kozmopolit bir topluluk olan Karaim veya Karayların bir kısmı Litvanya’da (Trahay böl.) ve Ukrayna’nın bazı bölgelerinde yaşarlar.
Bir kısım Karaim Polonya’da mevcuttur. Diğer Türk boylarından İbrani inancına sahip olmaları ile ayrılırlar. Bir zamanlar yazılı edebiyatları da olan Karaylar bugün İsrail’de de bulunmaktadır. Hazar soyundan geldikleri tahmin edilen bu Türk boyunu İsrailliler Türk addetmezler. Bugün dinî faaliyetlerini sürdürecek bir sinagogları mevcut değildir. Karaimlerle birlikte aynı inanca sahip olan eski Kırım sakini Kırımçaklar da Türkçe konuşurlar. Onların 1989’da sayısı 1559 idi.
Karaylar adlı Musevilik dinine mensup Türk topluluğundan kişi ya da bu topluluğa ilişkin, özgü olan. Bu topluluktan pek çok Türkolog yetişmiştir. Seraya Şapşal, Firkoviç, Gabay bunlardan bazılarıdır. Türkiye’de Karaylar hakkında yayınlanan en geniş kapsamlı eser Erdoğan Altınkaynak’ın “Tozlu Zaman Perdesinde Kırım Karayları” adlı kitaptır.
Kırım Karayları’nı araştıran Erdoğan Altınkaynak bu çalışmasında, Karay halkının soyunu, göç hareketlerini, dini inanışlarını, sosyo-ekonomik tablosunu, günlük yaşam akışını, masallarını örnekleriyle vermiştir. Karaizm Museviliğin bir mezhebidir. Museviligin 10 Emir kurallarıyla Gök Tengri dininin sentezi gibidir. Karayların merkezi Kırım olup, Hazar kağanlığının bakiyeleridirler. Kırım’daki Çift-Kale ata yurtları sayılır. Bu Çift-Kale’nin yanında bulunan Balta-Tiymez (Balta değmez, dokunamaz) onların kutsal saydıkları meşeleri bulunan tarihi mezarlıklarıdır.
Bahçesaray yakınlarındaki bu merkezden dünyanın çeşitli yerlerine dağılmışlardır. Litvanya, Polonya ve Azerbaycan’a buradan göçmüşlerdir. Karay Türkçesinin Kırım, Trakay ve Galiç olmak üzere 3 ağzı vardır. Kırım özerk cumhuriyetinin Kezlev adlı şehrinde (Ruslar burayı işgal ettikten sonra Yevpatorya diye değiştirmişlerdir.) ibadet merkezleri vardır. İbadethanelerine Kenasa derler. İbadet dilleri Türkçedir. Beni İsrail oğullarıyla (yahudilerle) mezhep çatışmasından dolayı anlaşamazlar.
Şimdiki Başkanları Vladimir Örmeli’dir. Dini liderleri Davut Yel olup Kiev’de ikamet etmektedir. Karaylar her sene Kırım’da toplanırlar.
Tarih
- yüzyıl’da Irak’ta doğan ve Tanah’ı dini hükümlerin yegane kaynağı kabul eden Yahudi mezhebidir. Mezhebin İbranice ismi olan Kara’im (okuyanlar) okumak anlamındaki kara kökünden türediği ve müntesiplerinin Tanah’ı (Ahd-ı Atik) çok okuduklarını belirtmektedir. Ayrıca kelimenin kökünde davet etmek manasının da bulunduğu ve Kara’im isminin davet ediciler anlamına geldiği de ileri sürülmektedir. Müntesiplerine kutsal metinlerin çoçukları manasında Benei Mikra, Ba’ale Mikra isimlerini de verilmiştir. Kara’im ismi Arapça’da Karrai, Karra’un, Kuman-Kıpçak Türkçesinde Karaylar, Batı dillerinde Karaite, Caraime gibi kelimelerle karşılanmıştır.
Mezhebin doğmasında bir takım dini siyasi ve içtimai sebepler etkili olmuştur. Irak bölgesinin İran ve Bizans’ın etki alanından çıkmasıyla mabedin yeniden inşası ve Kudüs’e dönüş gibi Mesihi beklentiler hayal kırıklığına dönüşmüştür. Sosyal ve ekonomik problemler yaşayan bölgedeki Yahudi topluluğu, kendilerini Abbasi halifesine karşı temsil eden cemaat başkanlığının ve Talmud akademilerindeki alimlerin tavırlarından rahatsız olmuşlardır. Abbasilerin Irak’ın kuzeydoğusundaki dağlık bölgeleri iskâna açmasıyla Yahudiler farklı mülteci etnik unsurlarla bir arada yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu hususların, geleneksek Yahudiliğe karşı Anan ben David tarafından sadece yazılı Tevrat’ın dinde kaynak olduğunu savunan bir yapılanmanın ortaya çıkmasına yol açtığı ifade edilmektedir.
Rabbani kaynaklarına göre 8.yüzyılın ikinci yarısında Irak’taki Yahudi toplumunun başkanı İshak Harkavi’nin ölümü üzerine Talmud akademisinin ileri gelenleri cemaat başkanlığı için, yaşça büyük ve daha bilgili olmasına rağmen Anan’ı değil mütavazi bir kişiliğe sahip olan kardeşi Hananiya’yı tercih etmişlerdir. İtirazı üzerine Abbasi halifesi tarafından hapse atılan Anan, kendisini Halifeye affettirdikten sonra Talmudçu geleneğe karşı kendi din anlayışını belirlemeye ve taraftar toplamaya başlamıştır.
Rabbaniler’in bu iddiasına karşılık Kaufman Kofler, Karailiğin sadece şahsi ihtiraslar sonucu ortaya çıkmış bir muhalefet hareketi olarak görülmesinin doğru olmadığını, Talmudçuluğa karşı gelişen tabi bir reaksiyon olarak kabul edilmesini belirtmiş, bu mezhebin Tanah’ın yegane dini otorite oluşuna vurgu yaparak Yahudilik tarihinde kutsal metne yönelik, çalışmalara ivme kazandırdığına da dikkat çekmiştir. Rabbani anlayışına muhalefet eden daha önceki mezheplerden etkilendiğini söyleyen bu yeni hareket, 8. yüzyılda Müslümanların hakim olduğu coğrafyada önce Ananniye adıyla ortaya çıkmış, 9. yüzyılın ilk yarısında ise Karaim ismini almıştır.
Karai kaynaklarına göre Anan, Rabbani anlayışına karşı faaliyetlerine başlayınca baskı ve işkenceye maruz kaldığından Halife Mansur’un izniyle Bağdat’tan ayrılarak Kudüs’e yerleşti. Taraftarlarından bazıları Filistin, Suriye, Mısır, Bizans, İran, Ermenistan ve Kafkasya’ya dağılarak bu yeni hareketin propagandasını yaptı. Anan’dan sonra 9. yüzyılda yetişen güçlü şahsiyetler kendi aralarında ayrılığa düşmekle onun hareketini bir mezhep haline dönüştürdüler. Karaylığın ilk filizlendiği yerler İran, Ermenistan ve Kafkasya bölgeleridir. 9. yüzyılda yaşayan ve Karay adını ilk defa kullanan Benjamin en-Nihavendi ve öğrencisi Daniel el-Kumusi İran Karaylarının yetiştirdiği önemli şahsiyetlerdendir.
Kudüs, Filistin ve Suriye bölgelerinde Karaylık 9. yüzyıla kadar yayılmaya devam etti. Suriye’deki Karayların bir kısmı 10. yüzyıldan itibaren Bizans topraklarına göçtü. 1099 yılında Haçlılar Kudüs’ü işgal ettiklerinde Rabbani Yahudilere yaptıkları zulmü Karaylara da uyguladılar, bunun üzerine cemaatin büyük bir kısmı Mısır’a ve Kuzey Afrika’nın diğer bölgelerine doğru ilerledi. 11. yüzyılda Karaylığı benimseyen bir Yahudinin gayretiyle Karaylık İspanya’da yayıldı, ancak 12. yüzyılda İspanyolların baskılarıyla Karaylar bölgeyi terketti.
Bizans Karaylığının aslını Irak, Filistin ve Suriye’den 9. yüzyılda başlayan ve 10. yüzyılda yoğunlaşan göçler oluşturmuş, zamanla onlar yerli Rum unsurlara da katılmıştır. İstanbul Osmanlıların eline geçince Karaylık için önemli bir merkez haline gelmiş ve Edirne, Kocaeli, Kırım gibi bölgelerden göçler gelmiştir. 11. yüzyılın sonlarında başlayan, 12. yüzyılı da kapsayan dönemde Bizanslı Karaylar Kudüs’e gidip Arapça ve İbranice öğrenerek Arapça Karay kaynaklarını İbraniceye tercüme etmişlerdir. Aynı dönemde yaşayan ve Karaylığın esasları belirlemeye çalışan ilk alim olduğu kaydedilen Yehuda ben Eliyahu Haddasi’nin Ekol ha-Kofer adlı eseri Karaylığın önemli ansiklopedik kaynaklarından biridir.
Özellikle 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kırım Karaylarından İstanbul Karaim cemaatine sürekli katılmalar olduğu gibi Balkan Karaylığı da daha çok Kırım’dan takviye edilmiştir. Ayrıca Macaristan’daki Kabar Türkleri de zamanla Trakya cematlerine katılmışlardır. Kırım’dan İstanbul’a göç eden Aron ben Yosef (ö. 1320) adlı Karay alimi Sefer Mihbar adlı tefsiriyle tanınmıştır. Karayların İbn Meymun’u olarak adlandırılan Aron ben Eliyahu (ö. 1369) Mutezile ve Aristo felsefesiyle beslenen teolojik görüşlerini yansıttığı Gan Eden ve Keter Torah adlı tefsiriyle dikkat çekmiştir.
Bizans Karaylığının temellerini Yahudi göçmenlerle yerli Rumlar oluşturmuşsa da zamanla Kuman ve Kabar unsurların ağırlıklı olduğu Balkan Karaylığı ve Kırım Karayları İstanbul’da Eminönü, Karaköy ve Hasköy’ün yanı sıra Fener, Balat ve Üsküdar’da cemaatler halinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Zamanla küçülerek toplu halde Hasköy’de yaşarken 1918 yangınından sonra şehrin muhtelif semtlerine dağılmışlardır.
Kuzey ve Güney Rusya Karaylarına gelince Hazarlar’ın Karaylığı kabul etmesini 8. yüzyıl ortalarında Bizans’tan sürülen Yahudi göçmenlerin sağladığı ve 10. yüzyılda Bizans’tan Hazar ülkesine göçlerin gerçekleştirildiği, dolayısıyla güney Rusya ve Kırım’da Karaylığın 8. yüzyıl ile 10. yüzyıllar arasında girmiş olabileceği ileri sürülmüştür. Öte yandan Hazar Hakanı Bulan’a Karaylığı kabul ettiren İshak Sangari’nin önce Hazar ülkesinde faaliyet gösterdiği, ardından Kırım’a geçerek oraya yerleştiği belirtilmektedir. Karaylık Hazar ülkesinde ve Kırım’da muhtemelen aynı anda yayılmıştır. 14. asırda da Litvanya ve Polonya’ya göç etmiş, bugünkü Doğu Avrupa Karay cemaatinin temellerini atmıştır.
10 ila 12. yüzyıllar arası altın çağını yaşayan Karaylık Haçlı seferlerinden sonra zayıflamaya başlamıştır. Rusya’da Yahudiler üzerinde yoğunlaşan baskılar, Karaylara yansımış, özellikle 1927 Bolşevik ihtilalinin ardından Kırım, Litvanya ve Polonya’da yaşayan Karaylar Amerika, Orta ve Batı Avrupa ülkelerine gitmek zorunda kalmışlardır. II. Dünya Savaşı sırasında çok sayıda Karay Türk’ünün başta Sibirya olmak üzere Sovyetler Birliğinin çeşitli bölgelerine sürüldüğü bilinmektedir.
Günümüzde Irak, İran , Suriye , Kuzey Afrika , İspanya, Hindistan, Çin ve Mançurya gibi ülkelerde Karay cemaatleri kalmamıştır. İstanbul’da yaklaşık yüz kişilik cemaat dışında Anadolu ve Trakya’da da Karay bulunmamaktadır. İsrail ve Kahire’de Karaylar küçük cemaatler halinde varlıklarını sürdürürlerken 1948’deki savaştan sonra Mısır’dakilerin çoğunluğu İsrail’e geçmiş, bir kısmı Avrupa ve Amerika’ya göç etmiştir. Toplam nüfusları kesin olarak bilinmemekle birlikte 1000’li rakamlarla ifade edilen Karayların büyük çoğunluğu günümüzde eski Sovyetler Birliği topraklarında ve Polonya’da yaşamaktadırlar.
İstanbul’da Karaim Türkleri
Bugün İstanbul’da az sayıda Karaim yaşamaktadır. Şehirde Doğu Roma döneminden beri bir Karaim nüfusu olmuştur. Hasköy’de Doğu Roma döneminden kalma Karaim Sinagogu (Kal Ha Kadoş Be Kuşta Bene Mikra) adında bir sinagogları vardır. Bu sinagog 1536’da büyük bir onarımdan geçmiş, ancak 1774 yangınından sonra 1800’de yeniden inşa edilmiştir. Bu sinagog, cemaatinin azlığından dolayı ancak bayramlarda ve özel günlerde açılmaktadır.[1]
Karaimler 17. yüzyıldan itibaren yoğun biçimde Kırım’a göç etmişlerdir. İstanbul’da 40-50 kadar aile kalmıştır.