Başlangıcından Barış Sürecine Dağlık Karabağ Çatışması (İngilizceden Türkçe Özet)

Başlangıcından Barış Sürecine Dağlık Karabağ Çatışması (İngilizceden Türkçe Özet)

Doç. Dr. Kamer KASIM, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 2, Haziran-Temmuz-Ağustos 2001       

           

Dağlık Karabağ çatışması Sovyetler Birliği’nin dağılmasından önce başlayan ve Birliğin dağılmasından sona bağımsız devletlerarası çatışmaya dönüşen, Soğuk Savaş dönemi sonrası en yıkıcı bölgesel savaşlardan biridir. Savaşta 1 milyon Azerbaycan vatandaşı mülteci durumuna düşmüş ve Azerbaycan topraklarının % 20 si Ermeni işgaline uğramıştır. Çatışma 1994 yılındaki ateşkes ile sona ermiştir ve sorunun çözümüne yönelik barış süreci devam etmektedir.

Bu makalede Ermenistan ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ çatışması ve barış sürecindeki politikaları ele alınmıştır. Bir yandan Karabağ Ermenilerinin ayrılıkçı taleplerini destekleyen ve onlara çatışmada yardım eden Ermenistan’ın, diğer yandan Karabağ Ermenilerine silah yardımı yapmadığını iddia etmesi ve hatta Koçaryan’ın Devlet Başkanlığının ilk yılında sorunun çözümünde Azerbaycan’ın muhatabının doğrudan Karabağ yönetimi olduğunu belirtmesinin Ermenistan dış politikasındaki bir ikilem olduğu vurgulanmıştır. Ermenistan özellikle Hocalı’da yapılan katliamdan sonra Dağlık Karabağ yönetimiyle bir bağı olmadığını ve çatışmanın Azerbaycan’ın bir iç sorunu olduğunu açıklasa da uluslararası gözlemciler tarafından da Ermenistan’ın Dağlık Karabağ Ermenilerine yardım yaptığı teyit edilmiştir. Nitekim bağımsız Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Ter-Petrosyan’dan sonra sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanı Robert Koçaryan, Ermenistan Cumhurbaşkanı olmuştur.  Sorunun çözümüne yönelik barış süreci ve bu süreçte bölgesel güçler ile ABD’nin politikası da bu makalede incelenecektir.

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerdeki gerginleşme ve Karabağ Ermenilerinin Azerbaycan’dan ayrılma talebiyle başlayan gelişmeler daha Sovyetler Birliği’nin çökmesinden önce bir savaşın çıkacağının işaretlerini vermekteydi. Ermenilerin Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması yönündeki taleplerini 1988’de Dağlık Karabağ’da yaşayan Azerbaycan Türklerine yönelik saldırılar takip etti ve Dağlık Karabağ’ın başkenti Stepanakert’den göçler başladı. İki toplum arasındaki Sovyet rejiminin son yıllarında beliren gerginlik ve küçük çaplı çatışmalar, 1991 yılında Ermenistan ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi ve bu arada Dağlık Karabağ’daki Ermeni yönetiminin de sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyetini ilanıyla devletlerarası bir savaşa dönüştü.

Ermeni kuvvetler 1992 yılı başında Stepanakert ve çevresini tamamen kontrolleri altına aldılar. Stratejik açıdan önemli olan Hocalıyı da işgal eden Ermenilerin burada yapmış olduğu katliam dünya basınında da yer buldu. Hocalı’nın ardından Şusa ve Laçin’in de işgal edilmesiyle Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasında fiziksel bağ kurulmuş oldu.

Dağlık Karabağ çatışması hem bölgesel istikrarı hem de Azerbaycan ve Ermenistan’daki politik istikrarı etkilemiştir. Bölgesel açıdan özellikle Ermeni birliklerin Nahçivan’a saldırması, Türkiye ile Rusya ilişkilerinde gerginliğe neden oldu. Türkiye’nin 1921 Kars Anlaşmasına göre Nahçivan’ın statüsünü korumak için müdahale etme olasılığının belirmesi, Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirdi. Zira Rusya ve Ermenistan’ın da taraf olduğu Taşkent Kolektif Güvenlik Anlaşmasına göre, anlaşmaya taraf ülkelerden birine yapılan saldırı tüm taraf ülkelere yapılmış bir saldırı olarak algılanacaktı. Dağlık Karabağ çatışması Azerbaycan ve Ermenistan iç politikasında da belirleyici bir rol oynadı. İki Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Mutalibov ve Elçibey’in iktidardan düşmesinin temel nedeni Azerbaycan ordusunun cephede aldığı yenilgilerdir. Ermeniler ilerleyişleri sonunda sadece Dağlık Karabağ’ı değil aynı zamanda Karabağ’ın dışında kalan % 12 oranında Azerbaycan toprağını da işgal etmişlerdir.

Dağlık Karabağ Ermenileri’nin sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyetini ilan etmesi Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra imzalanan bağımsız Devletler Topluluğu kurucu anlaşmasına ve ayrıca her bir üye devletin toprak bütünlüğünün garanti altında olduğunu ve sınırların kuvvet kullanılarak değiştirilemeyeceğini belirten BM Şartı ve AGİT’e aykırıdır.

Çatışmayı durdurmaya yönelik barış süreci 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK-1994 yılından itibaren Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT) çerçevesinde başladı. 1994 yılında ise ateşkes anlaşması imzalanmış, fakat nihai çözüme henüz ulaşılamamıştır. Minsk süreci olarak adlandırılan AGİT bünyesindeki görüşmelerin üye ülkeler arasındaki rekabet nedeniyle etkili olamamasına rağmen 1994 ateşkes anlaşmasından sonra bazı önemli adımlar atılabilmiştir. 1996 AGİT Lizbon zirvesinde Azerbaycan toprak bütünlüğünün korunmasına ilişkin bir kararı çıkartmayı başardı. Kararı Ermeni tarafı kabul etmemiştir. 1997 yılında AGİT Minsk Grubunun Ermenilerin işgal ettikleri toprakların bir kısmında çekilmesini içeren barış planı Ter-Petrosyan tarafından sıcak karşılanmış ancak 1998 yılında Petrosyan’ın seçimleri kaybedip, Koçaryan’ın kazanmasıyla barış süreci bir sure durmuştur. Temel sorun Koçaryan’ın görüşmelerin Azerbaycan ile sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti temsilcileri ile yapılması önerisinden çıktı. Azerbaycan tanımadığı Dağlık Karabağ yönetimini muhatap almamaktadır.  Ancak 1999 yılından itibaren Azerbaycan ve Ermenistan arasında ikili görüşmeler başlamıştır. Bu arada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), bölgesel güçler ve ABD’de barış sürecinde rol oynamışlardır. BMGK Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunmasını isteyen bir dizi karar aldı. Bölgesel güçlerden özellikle Rusya’nın politikası önemlidir. Çatışmaların başından itibaren Ermenileri destekleyen ve hatta doğrudan silah yardımı yapan taraf olarak görülen Rusya, Aliyev’in Azerbaycan Devlet Başkanı olmasıyla birlikte, politikasında az da olsa değişikliğe gitti. Ateşkesin sağlanmasında etkili olan Rusya sorunun çözümü konusundaki arabuluculuk çabalarında ise pek başarılı değildir. Çatışma bölgesine barışı koruma gücü adı altında birlikler göndermeyi öneren Rusya’nın bu teklifi Azerbaycan tarafından Ermeni kuvvetlerin işgal ettikleri bölgelerden çekilmeden çekilmeden Rusya’nın bölgeye askeri güç göndermesi kabul edilmemiştir. Rusya 1996 Lizbon zirvesi kararını desteklemiştir. 1999 yılında AGİT Minsk Grubu çerçevesinde Rusya’nın önerdiği Azerbaycan ve Karabağ arasında bir çeşit ortak devlet kurulması önerisi ise 1996 Lizbon kararlarının hiçe sayılması anlamına geleceğinden Azerbaycan tarafından reddedilmiştir.

Türkiye’de Azerbaycan ile Nahçivan arasındaki bölgenin bir kısmının Azerbaycan’a verilmesi ve Ermenistan ile de Dağlık Karabağ arasında bağ kurulması önerisinde bulunmuş, ancak bu her iki taraf tarafından da reddedilmiştir. İran’ın da 1992 yılında başarısız olan bir barış girişimini olmuştur.

ABD’nin Azerbaycan ve Ermenistan’a yönelik politikası tüm bölge için etkilidir. Ancak Kongre ile Başkanların politikaları arasında farklılıklar görüyoruz. 1992 yılında Kongre Özgürlükleri Destekleme Yasası 907. Bölüm adlı bir kararla Azerbaycan’ı Ermenistan’a ambargo uygulamak ve saldırı amaçlı güç kullanmakla suçlamış ve Azerbaycan’a ABD yardımı yapılmasını engellemiştir. Kongreye rağmen Clinton yönetimi Bölüm 907’yi kaldırmak için girişimlerde bulunmuş ve Ermenistan ve Azerbaycan arasında dengeli bir politika izlemiştir. Kongrenin tavrında Ermeni Lobisinin etkisiyle oluşan eksik ve yanlış bilgilendirmenin etkili olduğu görülüyor. Azerbaycan, Ermenistan’ın ticaretini engellemekle suçlanırken, Azerbaycan’dan Ermenistan’a İran sınırı boyunca giden 130 kilometrelik demiryolunun Ermeniler tarafından bloke edilmiş olmasından bahsedilmiyor. Yine Azerbaycan’a yönelik sınırlamanın kaldırılmasına karşı çıkan bazı Kongre üyelerinin Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ı işgalini sona erdirene kadar Amerikan yardımı yapılmamasını istemeleri de şaşırtıcıdır. Çünkü Azerbaycan Dağlık Karabağ’ı kontrol etmediği gibi Dağlık Karabağın dışında kalan % 12 oranında Azerbaycan toprağı da Ermeni işgali altındadır. 1997 ve 1998 yıllarında Kongre Bölüm 907’ye bazı istisnalar getirilmesini onayladı. Clinton yönetimi Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorunun çözümü için arabuluculuk yapmaya başladı ve 1999’dan beri Azerbaycan ve Ermenistan arasında ikili görüşmeler başladı.  Dağlık Karabağ’ın gelecekteki statüsünün ne olacağı konusu görüşmelerin temelini oluşturmaktadır. Ermenilerin Dağlık Karabağ’ın dışında işgal ettikleri Azerbaycan topraklarını pazarlıkta bir koz olarak kullanmaya çalıştıkları görülmektedir. Bush yönetimi de soruna çözüm bulunması konusunda girişimde bulunmuş ve 3-6 Nisan 2001’de Florida, Key West’de Azerbaycan Devlet başkanı Aliyev, Ermenistan Devlet başkanı Koçaryan ve ABD Başkanı Bush soruna çözüm bulmak amacıyla bir araya gelmişlerdir. Taraflar AGİT Minsk Grubu ile işbirliği içerisinde görüşmelere devam etmek konusunda anlaştılar.

Dağlık Karabağ çatışması Azerbaycan ve Ermenistan’ın ekonomik gelişmesini ve politik istikrarın sağlanmasını engellemiştir. Ermenistan askeri zaferin ekonomik ve politik istikrarı sağlamadığını ve işgalin uluslararası toplum tarafından kabulünün güçlüğünü anlamıştır. Ter-Petrosyan’ın AGİT Minsk grubunun yaptığı ve Ermenilerin öncelikle işgal ettikleri bir kısım topraktan çekilmesi teklifine sıcak baktığını belirtmesi soruna çözüm bulunması bakımından olumlu bir adımdır. Ancak Koçaryan yönetimi ile birlikte Ermenistan daha uzlaşmaz bir politika izleyeceğinin işaretlerini vermiştir. Buna rağmen Devlet Başkanı olmasından bir yıl sonra Koçaryan, Azerbaycan ile ikili görüşmelere başlamayı kabul etmişti. Bölgesel güçler olan Rusya, Türkiye ve İran’ın yanı sıra ABD de barış sürecinde rol oynadı. Bölgesel güçler arasında Rusya, Ermenistan üzerinde etkili olabilen tek ülkedir. Ermenistan’da Karabağ sorununda uzlaşmacı tutuma karşı olup mevcut statükoyu korumak isteyenler bu konuda Rusya’yı müttefikleri olarak görmektedirler. Bunlar Rusya’nın Kafkaslardan Batı etkisini uzak tutmak için ABD’nin müttefiki Türkiye ile yakın ilişkileri olan Azerbaycan’a karşı her durumda Ermenistan’ı destekleyeceği varsayımı ile hareket etmektedirler. Bir süper güç olarak Kafkaslarda önemli çıkarları bulunan ABD’nin barış sürecinde oynadığı rol soruna çözüm bulunması bakımından çok önemlidir. Hazar petrollerinin uluslararası pazarlara taşınması konusunun ön plana çıkması Kafkaslarda istikrar isteyen ABD’yi barış sürecinde daha aktif bir rol oynamaya zorlamıştır. Barış sürecinin başarısı hem bölgesel istikrar hem de Azerbaycan ve Ermenistan’da politik ve ekonomik istikrarın sağlanması açısından önemlidir. Sürecin başarısız olması durumunda taraflar askeri çözüme yönelebilirler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir



istanbul travesti Haber |istanbul travesti Bilgi |istanbul travesti |istanbul travesti |travesti | ankara travesti|ankara travestileri |ankara travestiankara travesti